YÖN VEREN LİDERLER

Girişimcilikte gerçek başarı global düşünmekten geçiyor!

0

Türkiye’deki girişimlerin başarısında global düşünmenin önemine dikkat çeken egirişim Kurucusu Hilmi Öğütcü, “Girişimcilere daha fazla alan, imkan ve hizmet sağlamaya odaklanarak girişimlerin globale açılmasını desteklemeliyiz.” dedi.

Hilmi Bey, sizi yakından tanıyoruz; ancak okuyucularımızın da tanıması adına kendinizden biraz bahseder misiniz?

1989 yılında İstanbul’da doğdum. Selçuk Üniversitesi Dış Ticaret ve Anadolu Üniversitesi İktisat bölümlerinden mezun oldum; ancak öğrenciliği sevdiğim için uzaktan eğitim ile İstanbul Üniversitesi Yönetim Bilişim Sistemleri bölümünde akademik hayatıma devam ediyorum.

2011 yılında Türkiye girişim ekosistemine ilk atılımımı yaptım. Online girişimcilik eğitimi veren bir kurumdan eğitim aldıktan sonra kurum bünyesinde çalışmaya başladım ve girişimcilik dünyasına da böylece atılmış oldum. Sonraki yıllarda ise start-up şirketlerinde çalıştım. Özellikle Yemeksepeti’nin start-up projesi irmik.com’da görev aldım ve sonrasında da Türkiye’nin ilk girişim hızlandırma programlarından biri olan Etohum’da çalışarak Startup Istanbul 2015 sürecinde yer aldım.

Sizden biraz egirişim’in de hikayesini dinlemek isteriz. Çok başarılı giden bir yayıncılık serüveniniz var; ancak işinizin temel çıkış noktası da girişimcilik dünyası…

Evet, işin başlangıç noktası girişimcilik dünyası. Girişimciliğe meraklıydım, üniversite yıllarından beri özellikle bu dünyayı çok yakından takip ediyordum. Sonrasında kurumsal hayatta çalışarak iş hayatına başladım ve yine zaman geçtikte ortaya proje çıkarma hevesi, beni egirişim’in kuruluşuna yönlendirdi. O zamanlarda çeşitli şeyler deniyordum ancak bir ürün/hizmet bulamadığım için ben de girişimciliğin kendisini ele alayım dedim ve hobi olarak kurduğum egirişim’i hayata geçirdim. Benim hikayemde egirişi’e “hobiden girişimciliğe” diyebiliriz. İçerik yazmayı, girişim ekosisteminde olup biteni paylaşmayı, etkinlere yer vermeyi, girişimlerin haberlerini insanlara ulaştırmayı çok seviyordum. Zamanla bu sevgim de işim haline dönüştü. Sevdiğiniz işi yapın diye sanırım buna diyorlar. Ancak sevdiğiniz iş her zaman para kazandırmayabiliyor. Örneğin, egirişim kurulduktan yaklaşık 4 yıl sonra para kazanmaya başladı. Bu süreçte yine girişimcilik dünyasında çeşitli kurumlarda çalışmaya devam ederek egirişim’in finansmanını kendim sağladım. Herkesin aklında hep yapmak istediği asıl bir iş vardır. Bu konuya dair bir girişimci olarak şu tavsiyede bulunabilirim: Halihazırda para kazandığınız işin yanında sevdiğiniz işi yaparak en azından işin gidişatını görüp, ilerleyen süreçte devam edip etmeyeceğinize karar verin. 

Aralık 2015’te egirişim, girişim dünyasında belli bir seviyeye geldi ve artık bu işi tamamen ele almaya karar verdim. Çalıştığım kurum ile yollarımızı ayırarak, Burak Büyükdemir’in de manevi desteğiyle, zaten varolan egirişim’i artık tam zamanlı işim haline getirdim ve girişimci olmaya adım attım. Ocak 2016’dan bu yana Türkiye girişim ekosisteminden haber, içerik ve video üreten bir dijital yayın olarak çalışmalarımızı hız kesmeden sürdürüyoruz. Ofisimiz Kolektif House’un Levent lokasyonunda yer alıyor. Yaklaşık 5 kişilik de bir ekibimiz var. egirişim olarak girişimcilerin, yatırımcıların, mentorların, ekosistem paydaşlarının ve girişimciliğe destek veren tüm kurum ve kuruluşların yanındayız.

Pandemi sürecinde teknoloji ve girişim tarafında meydana gelen değişim ve dönüşümleri nasıl değerlendiriyorsunuz?

Pandemiyle birlikte girişimcilerin ve yatırımcıların girişimciliğe bakış açısı değişti. Yeni normalle birlikte hayatımıza giren uzaktan çalışma, uzaktan spor yani kısacası bir yere bağlı olmadan çalışma modellerinin kat kat önem kazanmasıyla, girişimciler kendi projelerinin gerçekten bu duruma uygun olup olmadığını sorgulamaya başladılar; projelerini nasıl pivot edip bu tür modele çevirebileceklerini düşündüler. Fiziksel hizmet veren birçok girişim, aynı hizmeti online dünyaya da hizmet verir hale getirdi ya da işlerini tamamen dijitalleştirdiler. Birçok girişim ve özellikle de şirketler, gerçekten bir ofise bağlı olmamanın önemi anladılar. Eskiden sanal toplantılara karşı olan yöneticiler şimdi ise fiziksel toplantıya karşı mesafe koymaya başladı. Artık cebimizdeki cep telefonu bile telefon olmaktan çıkıp bir yaşam tarzı haline dönüştü. Mobil cihazlarda gün içerisinde onlarca kez telefon görüşmesi dışında farklı birçok işlem yapıyoruz. 

Pandemiyle birlikte, insanların mobiliteye olan ciddi bir yönelişi girişimleri de artık “mobil düşünür” hale getirdi. İçerisinde mobilite olmadan bir girişim kurmak artık pek doğru sayılmaz. Örneğin, fiziksel bir ürününüzü kullanıcıya sattıktan sonra, mobil cihazlardan da kullanabileceği aylık gelir modeli olan bir yol çizmek gerekiyor.

Yatırımcıların da bu süreçte bakış açısı yukarıdaki gibi mobil/online girişimcilere doğru evrildi; ancak bu sadece uzaktan çalışmaya imkan veren ürün/hizmet kullandıracak bir girişim olmak anlamına gelmiyor. Bu nokta da girişimcinin göz önünde bulundurması gereken unsur, ürün ya da hizmetinin mobiliteye uygun olması. Bu durum elbette her sektör için geçerli değil. Her ne kadar online desek de bugün evlerin, şirketlerin veya mağazaların kesinlikle donanım odaklı girişimlere de ihtiyacı var. Son dönemde mağaza içerisindeki sosyal mesafeyi ölçen kamera uygulamalarının artmasını buna örnek olarak gösterebiliriz.

Girişimcilik alanında Türkiye’nin eksi ve artılarını nasıl yorumluyorsunuz?

Türk girişimcilerin başarılı olduğunu düşünüyorum, sadece yapmamız gereken odaklanmak ve çalışmak. Gördüğüm en büyük eksiklerden biri ise teknoloji üreten tarafta yeterli olmamamız. Yurt dışındaki başarılı girişimlerin benzerlerini yaparken o girişimdeki teknolojiyi kendimiz üretmeliyiz veya nasıl yapıldığının bir yolunu bulmalıyız. Elbette her şeyi üretmek zorunda değiliz, birçok ülkeden hammadde tedariği de sağlayabiliriz ancak bahsettiğim gibi bana göre en büyük eksi, teknoloji üretmedeki yetersizliğimiz. Bunun için birçok sebep sıralanabilir ancak bu noktada, öncelikle o sebepleri nasıl aşabilirizi bulmamız ve sonrasında üretmeye başlamamız gerekiyor. Üretme düşüncesini ilköğretime kadar indirgemeliyiz; çünkü nasıl yetiştiysek gelecek hayatımızda da aşağı yukarı aynısı oluyoruz. Üretme duygusunu özellikle öğretmenlerimiz yeni nesile aşılarsa, asıl o zaman teknolojisini kendisi üretmiş daha fazla yeni Türk teknoloji şirketleri çıkarabiliriz.

Türk girişimci, Alman girişimci, Amerikalı girişimci gibi ayrım yapmayı da doğru bulmuyorum çünkü her girişimci insandır ve siz ona hangi şartları sağlarsanız o daha fazlasını yapmaya çalışır. Bugün yurt dışında da çok fazla başarılı Türk girişimci olduğunu hepimiz biliyoruz. Dolayısıyla bu ayrımdan öte, girişimcilere daha fazla nasıl bir alan/imkan/hizmet sağlayabiliriz, buna odaklanmak lazım. Mustafa Kemal Atatürk’ün de dile getirdiği “Türk milleti çalışkandır, Türk milleti zekidir” sözünü gerçekten iyi anlamalı ve ona göre çok çalışmalıyız. Bazen girişimci olarak da elimizi taşın altına koyup, acı çekmeliyiz. Yoksa gelişim gösteremeyiz.

Türkiye’de başarı oranında hangi sektörün girişim dünyasında daha ön planda olduğunu düşünüyorsunuz?

Son zamanlarda birçok istatistik yayınlanıyor ancak özellikle pandemiyle birlikte, uzaktan çalışma, evde sağlık, online odaklı girişimlerin ön plana çıktığını söyleyebilirim.

Son dönemde sizi çok etkileyen bir Türk girişim ya da özel bir proje oldu mu, anlatır mısınız?

Bir yayıncı olduğum için her girişimciye eşit yaklaşıyorum fakat en çok etkileyen girişimler, genelde yurt dışına açılanlar oluyor; çünkü asıl başarı o zaman gelmeye başlıyor. Bugün hangi girişim yurt dışında, Türkiye adına bir çalışma yapıyorsa o girişim benim için özeldir. Bugüne kadar yaptığım tüm röportajlarımda en çok dile getirilen konu “ilk günden global düşünün” öğretisi oldu. Bu diğer girişimlerin başarısız olduğunu anlamına gelmiyor ancak yine görüştüğüm tüm büyük yatırımcılar da gerçek başarının global düşünmekten geçtiğini belirtiyor.

Teknoloji alanındaki girişimleri dünya ile kıyasladığınızda nasıl değerlendiriyorsunuz? Burada özellikle ivme kazandığımız alanlar hangileri?

Genelde Türkleri hep dünyayla karşılaştırırız fakat bu tür karşılaştırmaları çok doğru bulmuyorum; çünkü bize sunulan fırsatlar çerçevesinde, elimizdeki işleri zorluyoruz ve bir noktaya getirmeye çalışıyoruz. Bana kalırsa, elimizdeki girişimi nasıl globalleştiririzi daha fazla düşünürsek, o zaman kıyaslamaya hiç gerek kalmayacak. Globaldeki girişimlerden en büyük farkımız, global düşünmedeki eksikliğimiz diyebiliriz; çünkü insan kaynağını bulmak ve globale açıldığında oradaki imkanlara erişmek daha basit kalıyor. Buradaki ana sorun, global düşünmedeki eksiklik. egirisim.com’da da zaman zaman projelerini globale açacak girişim hızlandırma programlarını ve kuluçka merkezlerini paylaşıyoruz. Girişimciler bu duyuruları takip edip, globale açılmada en büyük adımı atabilirler.

Son olarak; çok okumalı, sektörel yayınları sıkı takip etmeli ve çok araştırmalıyız. Araştırmalarımızı da globalleştirmeliyiz ve odağımız yabancı kaynaklar olmalı.

Comments

Comments are closed.

Login/Sign up